31 Temmuz 2007 Salı

Zeynep Beşerler Röportaj

Annemin dizinin dibinde oturuyordum...

İzmir’de ‘annesinin dizinin dibinde otururken’ üniversite sınavları için İstanbul’a gelmiş, bir daha dönmemiş. ‘Alacakaranlık’ dizisiyle ünlenen Zeynep Beşerler, Kenan İmirzalıoğlu ile olan beraberliğinin konuşulmasından ise hoşlanmıyor.

Kimilerine göre ‘sihirli kutu’ kimilerine göre ‘şöhrete giden yol’ olarak adlandırılan televizyonun güzeller kervanına kazandırdığı isimlerden biri de Zeynep Beşerler. İzmirli bir ailenin iki kızından büyüğü olan Zeynep, İstanbul’a 1998’de üniversite sınavları için gelmiş ve geliş o geliş. Halen İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı 3’üncü sınıfta okuyor.

- Zeynep Beşerler’i bize şöyle en başından bir anlatır mısınız?.
Ben 1 Ağustos 1979 İzmir doğumluyum ve Arslan burcuyum. Ve erkek arkadaşımın söylediğine göre, burcumun özelliklerini de taşıyormuşum. Derya isminde dünyalar güzeli bir kızkardeşim var. Orta okul ve liseyi İzmir’de bitirdim. Annesinin dizinin dibinde oturan biriydim. Üniversite sınavları için İstanbul’a geldim, geri dönemedim. Ekranlarda takıp takıştırsam da, öğrencilik hayatını devam ettiren biriyim.
İlk kez Çelik’in klibinde oynadı.

- Peki sonrasında üniversiteli kız nasıl ünlü oldu?
Aslında ilk olarak 17 yaşımda Çelik’in ‘Ayrılık Deme Bana’ adlı şarkısının klibinde oynadım. Oldukça başarılı bir çalışmaydı. Sonrasında bir çok mankenlik teklifleri gelmeye başladı. Ama o sıralar okulum benim için daha en ön planda idi. Bir süre sonra bir arkadaş yemeğinde Sinan Çetin’le tanıştım. Televizyon reklamında spor ayakkabı çekiminde oynayacak bir manken arıyormuş ve benim oynamamı istedi. Hatırlayacaksınız, hani okula spor ayakkabıyla geldiği için içeri alınmayan liseli kızı oynamıştım.

-Sanıyorum ondan sonra sizi şöhret yolunda sizi pek tutabilen olmadı galiba? Özellikle de Alacakaranlık dizisi.
Öyle demiyelim ama galiba şans biraz benden yanaydı. O sıralar peşpeşe reklam fimleri çekimleri yaptım. Asıl tanınmam Tarkan’ın Dudu klibinde oynamamdan sonra oldu. Gerçekten de o iş, Zeynep Beşerler’in daha çok ortaya çıkıp tanınmasına yol açtı. Sokakta yürürken insanlar dönüp dönüp yüzüme bakıyorlardı, beni yabancı manken zannediyorlarmış. Türk olduğumu anladıklarında çok şaşırıyorlardı.
Sokakta yürürken, Tarkan fanatiği bir çok genç kızın kıskanç bakışlarının hedefi oldum. Daha sonra bir televizyon kanalında uzun bir süre moda programı sundum. Ve sonrasında ‘Alacakaranlık’ dizisindeki oyunculuğum başladı. Uğur Yücel’le daha önceden tanışıyordum ve bu dizi için bir yüz arandığını söyledi. Bu işe büyük bir hevesle başladım. Benim buralara kadar gelmemde, Uğur ağabeyin emeği çok. Bunu hiçbir zaman inkar etmem.
Yeni bölümlerle de alışkanlık yaratacak.

-’Alacakaranlık’ Türkiye’de çok ses getiren bir yapım oldu. Belli kesimin zorluklarının ekrana taşındığı, memleketimizin profilinin değişik katmanlarındaki çarpıklıkların anlatıldığı bir diziydi. Sizde oldukça göz önünde bir roldeydiniz.
Alacakaranlık dizisi bence Türkiye’nin bir çok kesiminin göz önünde bulunmayan, bilinmeyen bir yönünü ortaya çıkardı. Ölümüne aşkların yaşandığı, aşk için inanılmaz mücadelelerin verildiği ama hiçbir zaman yapmacık olmayan, avamlaşmayan bir dizi oldu. Böylesine güzel ve gerçeğin ekrana taşındığı bir senaryoda olmak beni inanılmaz derecede mutlu ediyor.
Ayrıca beni mutlu eden bir başka şey de, oyunculuk eğitimi almamama rağmen bu işte başarılı olmak. Ve şu anda dizinin yeni bölümlerini çekiyoruz. Yeni bölümlerimiz de televizyon izleyecisini ilkinde olduğu gibi tekrar ekran başına bağlayacak.

-Oyunculuk konusunda kurallarınız var mıdır?
Bu tarz kurallar koyan insanlara pek inanamıyorum doğrusu. Eğer oyunculuk mesleğine girdiyseniz, bu tarz kuralların olması pek normal değil. Çekim anında durup dururken öpüşüp sevişmeyeceğinize ve durduk yerde sizden böyle bir şey istemeyeceğine göre, çekinmenin bir anlamı yok. Eğer senaryoda böyle bir şey varsa rolün gereği uymak zorundasın. Gerçi bugüne kadar beni zor durumda bırakacak bu tarz bir rol istenmedi, çok şükür. İnşallah da olmaz.
Evlenmeyi bazen hayal ediyorum.

-Bu kadar koşuşturmanın arasında gelecekle ilgili planlarınız da vardır sanırım. Evlenmek, çocuk yapmak gibi!
Tabii ki her insan gibi benim de hedeflerim ve hayallerim var. Her şeyi kurallarına göre yapıp başarmak benim tek kuralım. Benim karakter yapım, hep düzgünlükten yanadır inanın. Ama tabii ki çok büyük bir hayalim var. Eğer yapılırsa romantik bir komedi veya tam tersi iyi bir gerilim filminde rol almak istiyorum. Söz açılmışken öyle çok fazla kariyer gibi kaygım filan da yok açıkcası.
Ünlü olmak benim hayatımda birşey değiştirmez. Ayrıca benim hayatımda öyle gerçekleştirmesi çok zor olan bir hayalim filan da yok. Evlilik sorarsanız, evet çoğu kez evlilik ve çocuk üzerine hayaller kurarım hep kafamda. Ama o tamamen kısmet işi.
Fırında patlıcanlı tavuğu iyi yaparım

- Ev halinizi sormak istiyorum. Yani bir anlamda bekarlık yaşamınızı diyebilirmiyim?
Yalnız yaşamaya artık iyice alışmış durumdayım. Bazen yalnız olmak çok keyifli. Tabii ki insan ailesini, sevdiklerini özlüyor. Zaten o zaman bir günlüğüne de olsa atlayıp uçağa İzmir’e eve gidiyorum. Zaten hiç kuşkusuz ana kucağı gibisi yok. Ama diğer taraftan baktığınızda, her bakımdan kendi ayaklarınızın üzerinde duruyorsunuz. İyiliklere de, zorluluklara da tek başınıza göğüs geriyorsunuz. Bu da çok mutlu ediyor beni.

-Yeme içme, bulaşık, temizlikle aranız nasıl?
Tabii ki iyi. Daha doğrusu mecbur kalınca ister istemez uğraşıp yapıyorsunuz. İyi yemek yaparım. Aklınıza ne gelirse. Ama eğer sıraya koymam gerekirse iddialı olduğum ve gerçekten en iyi yaptığım yemeği sorarsanız, fırında patlıcanlı tavuk. Benim lezzeti konusunda en çok kendime güvendiğim yemeğimdir. Sevmediklerime gelince ise balık yemeyi ve yapmayı hiç sevmiyorum. Aslında deniz memleketinde büyümüş birisi için ne garip değil mi?

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Hello. This post is likeable, and your blog is very interesting, congratulations :-). I will add in my blogroll =). If possible gives a last there on my blog, it is about the GPS, I hope you enjoy. The address is http://gps-brasil.blogspot.com. A hug.